Fikir Penceresi

Kuşak farkı.

Yazar : Mehmet Cemil DEVECİ
Tarih : 27.12.2010

Yılların su gibi aktığı günlerin çabuk tükendiği,zamanı durduramadığımız bir devran içerisinde yaşıyoruz, bununla birlikte yaşam alanları sosyal çevre ve toplum hızla değişmekte,bilgi çağı yeni kuşak olan çocuklarımızın vazgeçilmezi halindedir.

Bilgi çağından kasıtla teknolojik imkanlar dahilinde istenilen her bilgiye tabiri caizse birkaç tuşla ulaşabileceğimiz yakınlıkta ve elimizin altında konumuz ve yazımın esas gayesi olan kuşak farkından oluşan ve günümüzde her anne ve babanın üzerinde durması gereken bir konu olan genç ve ebeveynlerin birbirini anlamama sorunu ve bununla beraber ortaya çıkan fikir çatışmaları ve ardından tamiri imkansız telafisi mümkün olmayan görüş ayrılıkları.

Değerli okurlarım 21.yılın başlarında milenyum denilen yılları henüz yeni geride bırakmışken, düşüncelerimizi fikirlerimizi davranışlarımızı yeni çağa şimdiki zamana göre tanzim etmeliyiz. Zira çocuklarımız ciğer parelerimiz bu çağda yaşıyorlar teknolojinin en üst düzeylerde olduğu bu internet çağında ve evin dışında onları cezb edecek her ortamın olduğu bir dönemde yaşıyorlar. Hal böyleyken bizlerden hızla uzaklaşan fikir ayrılıklarından dolayı eve gelmek istemeyen çocuklarımızın yanında ve arkasında durmalıyız.

Çocuklarımızdan kendi dönemimizde olan düşünce kalıplarını dikte etmemeliyiz. Zira bizlerin düşünce ve yaşam olarak kuşak farkından kaynaklanan farklılıklarımız vardır. Hepimizin bildiği gibi her nesil kendi tecrübesini yaşarken, kendisine verilen nasihatler pek de kâr etmez. Bu mantıkla bakıldığında şöyle diyebiliyoruz, Evlat neden babasının kişiliğini taklit etsin veya neden bir önceki neslin ayak izlerine basarak yürüsün. Hem dünün şartları ile bugünün şartları aynı olmadığı ortada iken, bilgiyi ve fikir edinmek için niye bir büyüğün dizlerinin dibine oturmak icap etsin.

Bugün bilgi kullanmasını bilen kişi, her an her yerde bu bilgisini kullanabiliyor. Cesaret ise artık, kalabalık bir grubu çil yavrusu gibi dağıtmak değil; zihninizdekini çatır çatır söylemek için kullanılıyor. Ben gençlik yıllarımı hatırlıyorum da, o yıllar da kavgamız hiç eksik olmazdı. Bugün, o gençlik  yıllarımdan edindiğim tecrübelerin işe yaramayacağını bile bile yine de yeni nesile tecrübelerimi aktarma sorumluluğunu yerine getirmek lâzım diye düşünüyorum. Daha dün gibi hatırlıyorum: Dün hepimizin gözü önünde kavga edenlerin, kavga etmek için en ön safta duranların, eylem yapalım diye yerinde duramayanların 12 Eylül’de başına hiçbir şey gelmedi. Bugüne geldiğimizde, kavga için en ön safta duranlar için cesaret yeterli değil, onlara sağlam bir koruma gerektiriyor.Bugün, özellikle “ses getiren eylem yapalım” diyenler. En hareketliler, en önde duranlar hep bir yerlere hizmet ediyor. Mazeret ve gerekçesini ise her zaman fazlasıyla buluyor.

İdeal bir aile ve gençlik mi?

Aile içerisinde bir takım sıkıntılar ve huzursuzluklar olabilir her zaman. Hatta bazen bunlar faydalı olduğu gibi aile bireylerinde olumlu etkiler de yaratabilir. Çünkü fikir ayrılıkları artık her zaman kötü değildir.Karşımızdakinden yani gençlerden de bir şeyler öğrenebiliriz, karşımızdakinin gerçeğini daha iyi anlayabiliriz. Öyle ise onlar sevgi ve hoşgörü ile yaklaşılmalı.

Neden daha çok fark var?


Birinci kuşak yani bizler, memleketinden uzak okuyacak, yaşayacak olsaydık eğer, bugün bir adım ileride biraz daha iyi şartlarda yaşıyor olacaktık belki de. Bakınız, ikinci kuşak İstanbul’da veya başka bir büyük şehirde iyi bir ortam içerisinde yaşıyor. Çok daha farklı özel bir konumda okuyorlar bugün. Çünkü, her özel durum özel önlemleri gerektirdiği gibi özel ilgiyi, özel düşünmeyi gerektiriyor.

Durum böyle olduğuna göre açıkça kabul etmek gerekir ki, bizim tecrübelerimiz, bizim ortalama bilgilerimiz normal yaşantı içindir. Gençlerle anne babalar arasındaki farkı belki ortaya koymak için bir örnek vermek gerekir ise eğer, bugün birinci kuşakla ikinci kuşak arasında ortalama yirmi yaş fark vardır.

Kendimden bir örnek verecek olursam , birinci kuşak olarak bundan otuz, yıl önce Hatay’da yaşamış biriyim. Şimdiki gençler ise anne ve babalarından otuz yıl sonra ve İstanbul’da yaşıyorlar. Bunun getirdiği bir takım problemler elbette ki var. Birinci kuşak açısından bakıldığında dün dün de kaldığına göre, bizlerin ikinci kuşağı iyi anlamamız gerek. İkinci kuşak olarak bakılan gençler bugün olduğu gibi kabul edilmeyen tek kuşak belki de.


Birinci kuşak ile ikinci kuşak dediklerimiz arasındaki fark ortada .Öyle ise birinci kuşak olarak, ikinci kuşağı kendi değerlerimize uymasını beklememiz doğru olmasa gerek,zira çocuklarımızın kişilikleri,şekil alırken tekamüle ererken doğruyu gösterip tercihleri öz güvenlerine terk etmeliyiz kanaatindeyim.
İkincisi de, karşımıza hep çıkan değerler, gelenekler, görenekler meselesi. Birinci kuşağın, ailede gördüğü veya bizim değerlerimiz diye kabul ettiği noktalar var. Bunlar öyle kabul ediliyor ve bunlara ikinci kuşağın, yani evdeki çocukların da uyması bekleniyor. Buna çocuklar uymadığı zaman evde sıkıntı oluyor. Kısacası, çocuklarımıza saygı ve sevgiyi hoşgörüyü birlik ve beraberliği aktaralım. Çünkü bunlar ikinci kuşak.

Kalın sağlıcakla…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu