Gençliğim bir kuş idi…
Yazar : Mehmet Cemil DEVECİ
Tarih : 10.12.1010

Değerli okurlarım, gün geçtikçe ardından pişmanlık duyduklarımız çoğalıyor ve artıyor.
Elimizde olan kıymetlerin, avuçlarımızdan kayıp gittikten sonra farkına varıyoruz. Bu gün dün olmadan günün kadrini bilemiyoruz. Dostlar bize veda etmeden dostların kıymetini bir dağa yaslanır gibi güç aldığımız, güven duyduğumuz büyükleri kış gelmeden baharın özelliğini kavramakta zorlanıyoruz.
Yanı başımızda, elimizde olan her şey ebedi kalacak, bizden hiç ayrılmayacak, hiç solmayacak gafleti içinde yaşıyoruz.Beklenmedik bir anda uçup gidiyor bizimleyken farkına varamadıklarımız ancak arkalarından bakarken, bir daha dönmeyecek bir daha gelmeyecek oluşlarını fark etmek pişmanlık ateşi dört yanımızı sarsa da çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor.
Gençliğin kıymetini bilmek gününü gün etmek demek midir.?
Gençlik denince sadece gezmek eğlenmek, dünyadan keyif almak mı anlaşılmalı?
Genç olan insan yarın endişesi taşımayan mıdır.?
Değeli okurlarım sorular çoğaltılabilinir.
Her nedense bilinçsiz yaşamış niçin var edildiğini sorgulayamamış, yaşadıklarından bir ders çıkarmamış olanların gençlere öğüdü de anlamsızdır.Onlar için gençlik bir daha ele geçmeyecek, geri gelmeyecek olan yıllardır. Bunun için de dolu dolu yaşanması gerekir.Bu doluluk oranı da her anını nefsin hoşlanacağı, dünyevi hislerin tatmin edilerek ruhun yalnızlaştırılacağı bir yaşama düşüncesidir. Gençliğin, bir daha geri gelmeyecek fırsat olduğunun farkında olmak la birlikte, nerede ve nasıl geçireceğinin de bilincinde olmak gerekir.
Değerli okurların özellikle gençlere, seslenmek istiyorum.
Yarını yaşamak için çok erken! Telkinde bulunanlar, hayatta olabilme ihtimali için bir saat sonrasının garantisini veremiyorlarsa, söylediklerinin anlamsızlığını hem söyleyen hem de söylenen idrak edilmelidir. Çünkü hayatın nerede, ne zaman ve ne şekilde son bulunacağı konusunda kimsenin ne bir bilgisi ne de bir sezgisi vardır. Her bir dakika içerisinde her şey değişebilir. Bu gerçekten hareketle ölümün insanı nerede beklediğini bilemiyoruz. Ölümde de yaşamak kadar kesin bir gerçek ise her an gelebileceğini düşünerek bizlerin onu her yerde ve her dakikada beklenmesi gerekmez mi?
O halde insanoğlu, şu gerçeği derinden kavraması gerekir insanın bu dünyanın bütün balları zehirlidir. Bunu bizden önce tadanlardan öğrendik ve gençliğini gaflet içinde geçirenlerin ihtiyarlık kışına uyanışları dayanılmaz olmuştur. Gördük ki gençlerin en bahtiyarı kış mevsimi gelmeden bütün hazırlıklarını yapmış olandır.

Sevgili okurlarım bir ömür için değil bir günün akşamında bile o günün bir kar zarar oranı hesap edilmeli yirmi dört saatlik bir zaman diliminde yaşadıklarımızdan geriye gönlümüzü huzura erdiren güzellikler mi yoksa vicdanımızı kanatan pişmanlıklar mı kalmış. Hangi durumda olursa olsun zaman akıp gitmekte bize bahşedilen her bir gün saati o gün içinde amacına uygun kullananlar çok şey kazanmış saçıp savuranlar ise avuçları bomboş kalanlar olmuştur.
Hülasa her değerin varlığın kıymetini elden çıktıktan sonra anlamanın hakikaten bir manası yok bağlanıp kaldığımız, bitmeyecek sandığımız günler de bir göz açıp gidecek.
Değerli okurlarım öncelikle kendi me kendi nefsime söylüyorum güzellikler için acele etmekten başka seçeneğimiz yok bu gün gönül hanemize eklediklerimiz yarınlardaki varlıklarımızın aynası olacaktır.
Geçen gün bir dost sohbetinde öyle sanıyorum ki tüm gençlerimiz tanır hatta isim zikretmekte de bir sakıncası yoktur zira aramızda olan münasebetlerden aldığım rahatlıkla ismini yazıyorum ( Mehmet Sabit KARA) kardeşimle hasbihal ederken gençlikle alakalı ortak endişelerimizin olduğunu dile getirdik ve şöyle bir konuyu ele aldık gençlik dinamikliğini ve heyecanını olumlu kanallara yönlendirdiği sürece hem kendisi hem içinde yaşadığı toplum için maddi ve manevi yücelmeler manasına gelecektir.
Gençlik de diğer varlıklar gibi bizlere emanettir ve de nimettir. O nimetin şükrünü eda edenler ebedi bir baharda saklanmasını bilendir. Hayatı ve gençlik baharını bahşedenin istekleri doğrultusunda fitnenin ve sonunda hüsranın olduğu cazibelere kapılmadan geçirebilenler, karşılığında meyvesini yiyenler olacaktır.
Yazımı nihayete erdirirken değerli büyüklerimizin özellikle Yoncakaya köyümüzün dernek ve yönetimlerinin dikkatini gençliğe gençlerimize çevirmesini ve gençlerimize yönelik sosyal. maddi ve manevi projeler geliştirmeli İstanbul gibi dünya şehri olan bu kente gençlerimize sahip çıkmalıdır. Bu çerçevede bananecilik, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı çağın gerisinde kalmıştır. Üniversite okuyan gençlerime sahip çıkıp maddi olanağı olmayan gençlere bur çalışması gerçekleştirmelidir.
Gençlere yönelik projelerin devam etmesini ısrarla tavsiye ediyorum, kendi payıma her zaman gençlerin yanında olacağımı tekrar ediyorum.
Kalın sağlıcakla…




